Ahh ne çok Derviş Mehmet
ne çok yarasa
ören
Urganı belinde cellatlar
zamana kafa tutuyorlar
kuş kanatsız uçarmış gibi
insan aşksız yaşarmış gibi
Ahh ne çok Nalıncı Hasan
ne çok mehdi
kavuk
Sokaklarda çöl kokusu
sıkma başlı fesleğenler
benzi soluyor çocukların
gül utanıyor suyundan
Kubilay’ım soruyor;
böylesini gördünüz mü
yılan dilli ihanetin,
akıl acılarla kıvranıyor
hurufilerin ellerinde
Olimpos’tan Arabistan’a
ne çok tanrı
karmaşa
Hangi kanalı ‘zaplasam’
anlamdan söz ediyor
anlamsız birileri
her gün biraz daha
değişiyor kutsal kitap
Hayat gel gitlerle çoğalıyor
dalga dalgaya yüklenirken
biçim beğeniyor özüne
o muhteşem girdap,
su kendini aklıyor hava da
çürüğünü özenle ayıklıyor
her kımıltının soy ağacı
Ahh ne çok yol
ne çok yol ağası
bezirgân başı
Muzaffer komutan edalarıyla
çıkıyorlar karşısına halk kervanının
Binbir Gece Masalı’nı açıyorlar önlerine,
dilek çadırları yalan ve şehvet kokuyor
dilek çadırları talan ve kan kokuyor
*(Akköy Dergi; Kasım,2010)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder